Kıymetli evrak niteliğinde olan ticari senet çalınma, kaybolma, yanma, yırtılma veya başka
herhangi bir sebeple kullanılamaz hale geldiğinde başvurulması gereken hukuki yollar vardır.
Senedin kullanılmaz hale geldiği bu gibi durumlarda, senedin yazılan ve içeriğinde olan hakları
varlığını korumaya devam eder. Ancak kıymetli evrakta hak ile senet arasındaki kuvvetli bağ,
senetteki hakkın senetten ayrı olarak ileri sürülmesine ve devrine engeldir. Bu sebeple kıymetli
evraktaki hakkın borçludan istenebilmesi senedin ibrazını gerektirir (TTK m. 645; e TTK m.
557). Kıymetli evrak borçlusu da ancak senedi ibraz edene ödeme yapmakla yükümlüdür (TTK
m. 646, b.1). Kıymetli evrak çeşitlerinden biri de kambiyo senetleridir. Çek, (TTK’nın 780 –
823) maddelerinde bir kambiyo senedi olarak düzenlenmiştir. O halde hak ile senet çeklerde de
iç içe geçmiştir.
Çekin ibrazı senedin zıya nedeniyle kullanımını sona erdirir. Çünkü “zıya”, hamilin çek
üzerindeki zilyetliğini sonlandırır. Çekin yanma, yırtılma veya harap olması sebeplerin de
zıyaında çek zilyetliği herkes için sona ermiş olacaktır. Yani hiç kimse için böyle bir senedin
zilyetliğini elde etme imkânı yoktur. Bu durumda, çeki ibraz imkânını kaybeden alacaklı artık
bir senede bağlı olarak borçludan hakkını talep edemeyecektir. Çek, hamilin elinden çalınma,
kaybedilme, gasbedilme gibi yollarla da baş gösterebilir. Bu hallerde de çek zilyetliğini
kaybeden alacaklı için sonuç yine çekin ibrazının kendisi için mümkün olmamasıdır. Ancak
çeki çalan veya gasbeden ya da bulan kimse açısından ibraz imkânsızlığı söz konusu değildir.
Bu durumda hamil hem çeki ibraz edemediği için alacağını elde edemeyecek hem de çek
bedelinin yetkili olmayan kimseler tarafından elde edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
Nitekim çekin, ibraz süreleri içinde her an paraya çevrilebilme özelliğine sahip bulunması,
hamilin elinden rızası dışında çıkan bir çekin de, paraya çevrilmesi tehlikesini ortaya
çıkaracaktır. Çekin, hamilin elinden rızası dışında çıktığı hallerde var olan bu tehlikeyi bertaraf
etmek ve çek ilgililerini korumak amacıyla eTTK’nın 711. maddesinin 3. fıkrası “ödeme
yasağı” kurumunu düzenlemekteydi. Bu hüküm uyarınca, keşideci, çekin kendisinin veya
üçüncü bir kimsenin elinden rızası olmaksızın çıkmış olduğu iddiasında ise, muhatabı, çek
bedelini ödemekten yasaklayabilme imkânına sahipti. Dolayısıyla bir çekin, rıza dışı elden
çıkması halinde hamil, keşideciyi durumdan haberdar ederek, çekin ödenmesini keşideci
aracılığıyla ve bir mahkeme kararına gerek olmadan engelleyebiliyordu. Böylece bir çekin,
hamilin elinden rızası olmaksızın çıkması halinde, mahkemeye gidip ihtiyati tedbir niteliğinde
bir ödeme yasağı kararı almadan, muhataba yöneltilecek bir beyanla ödemenin durdurulması
ve mahkemeden bir ödeme yasağı kararı getirilinceye kadar geçecek süre içinde, çekin paraya
çevrilmesi tehlikesinin ortadan kaldırılması mümkündü. Yeni gelen düzenleme çerçevesinde
6762 sayılı TTK m. 711, f. 3 hükmü 5838 sayılı Kanunun 32. maddesi ile yürürlükten
kaldırılmıştır. Ayrıca 6102 sayılı yeni TTK’da da, “çekten cayma”ya ilişkin m. 711, f. 1 – 2
aynen korunmuşken (TTK m. 799), bu maddenin 3. fıkrasında yer alan “ödeme yasağı”
kurumuna yer verilmemiştir.
Böylelikle, bir çekin rıza dışı elden çıkması halinde hamilin, TTK’ ya dayanarak keşideciyi
ikna edip, mahkeme kararı olmadan, keşidecinin muhatabı çek bedelini ödemekten yasaklaması
yoluna, 5838 sayılı Kanunun yürürlük tarihi itibariyle gidilememektedir. Bu sebeple zilyedi
olduğu çek zayi olan hamilin, ancak poliçenin iptaline ilişkin TTK m. 757 – 763 ve 764/1’de
yer alan hükümlere dayanarak çekin iptali yoluna başvurması gerekmektedir.
İptal kurumu, kıymetli evrakta hak ile senet (çek) arasındaki sıkı bağlılığın, senedin (çekin) zayi
edilmesi halinde ortaya çıkaracağı haksızlıkları önleme ihtiyacından doğmuştur. Böylece iptal
kararı ile davacı, çeki ibraz edememesine rağmen hak sahibiymiş gibi kabul edilmekte ve elinde
çek bulunmadığı halde hakkını talep edebilmektedir. Bu durumda, çek muhatabı da yaptığı
ödeme ile borcundan kurtulmaktadır.
Türk Ticaret Kanunu sisteminde kıymetli evrakın zıyaı ve iptali hakkında genel hükümler sevk
edilmesinin yanında ayrıca nama, hamile ve emre yazılı senetlerin iptali usulünün de özel olarak
düzenlendiği görülmektedir. Acaba çek zayi olduğunda uygulanacak iptal usulü çekin nama,
emre veya hamile düzenlenmiş olmasına göre değişecek midir? Çekin zıyaı ve iptali hakkında
poliçenin iptaline ilişkin hükümler uygulama alanı bulur. Kanunda, poliçenin iptaline ilişkin
yer alan hükümler ise, poliçenin nama veya emre düzenlenmiş olmasına göre bir ayrım
gözetilmeden uygulanır. Çekin poliçe hakkındaki hükümler esas alınarak iptal edilmesi
gerektiğine göre, iptale ilişkin hükümler uygulanırken çekin nama, emre veya hamile yazılı
olması arasında fark gözetilmez.
İPTALİN ŞARTLARI
İptalin Şekli Şartları
Dilekçe Verilmesi
Kıymetli evrakın iptali ile ilgili işlemler mutlaka bir taleple başlar. Yani mahkeme resen çekin
iptaline karar veremez. İptal işlemlerinin taleple başlayacaktır. Mahkemeden iptal kararı
alabilmek için, ilk olarak mahkemeye bir dilekçe ile başvurmak gerekir. İptal talebinde bulunan
kimsenin, zayi olan çekin zilyedi bulunduğunu kuvvetle muhtemel gösteren delillerini de
mahkemeye sunması gerekir. Bu konunun ispatında, çekin kaybından hemen önce muhataba
ibraz edilmesi fakat çekin üzerine keşide edildiği hesapta tam karşılığının bulunmaması
sebebiyle muhatabın kısmi ödemede bulunduğu ve geri kalan alacak tutarı için çekin arkasının
yazdırılmış olması delil olarak gösterilebilir. Ayrıca talepte bulunan varsa çekin bir suretini
veya buna imkân yoksa çekin içeriği hakkında gerekli bilgiyi mahkemeye vermekle
yükümlüdür. O halde çek suretinin veya fotokopisinin mahkemeye verilmesi olanağı yoksa çek
bedelinin, muhatap bankanın ticaret unvanının, ödeme yerinin, keşide tarihi ve yerinin,
keşidecinin adının iptal dilekçesinde gösterilmesi gerekmektedir. Hatta talepte bulunan
biliyorsa çekle işleyen hesabın bulunduğu şube adının, keşidecinin hesap numarası ve (varsa)
ciro zincirinin de bildirilmesinde yarar vardır.
Öğretide, davacının (çek rızası dışında elinden çıkmış hamilin) kıymetli evrakın iptaliyle
birlikte, bedelin tahsilini de isteyebilmesi gerektiği görüşü ortaya atılmıştır. Bu görüş
taraftarlarına göre, böyle bir imkân tanınmazsa, davacı iptal kararını alınca borçluya başvurarak
ödeme talebinde bulunacak, borçlu ödemezse tekrar dava açmak zorunda kalacaktır. Uygulama
bu şekliyle zaman ve para kaybına yol açacağından usul ekonomisine uygun değildir. Türk
Ticaret Kanununda, iptal ve bedelin tahsilinin birlikte talep edilmesine engel bir hüküm
bulunmadığına göre, bu yönde bir talepte bulunulmasına olanak tanınmalıdır.
İptal Talebinde Bulunanın Hak Sahibi Olması
Kıymetli evrakın iptaline ilişkin genel düzenleme niteliğinde olan, iptal talebinde ancak senet
zayi olduğu anda veya zıyaın ortaya çıkması anında senet üzerinde hak sahibi olan şahıs,
bulunabilir. Kıymetli evrak hukukunda “senet üzerinde hak sahibi olmak” la kastedilen, senede
malik bulunma veya senet üzerinde sınırlı bir ayni hakkın sahibi olmaktır.
O halde çekin iptaline karar verilmesi çekin maliki, intifa hakkı sahibi ya da bunların vekilleri
tarafından talep edilebilir. Çek zayi olduğu anda çekin zilyedi olan kişinin iptal talebinde
bulunma hakkı ancak bu kimsenin malik sıfatıyla tasarrufta bulunan asli zilyet ya da asli zilyet
tarafından lehine intifa hakkı kurulmuş bulunan zilyet (feri zilyet) niteliğine sahip olmasına
bağlıdır.
Yargıtay 25.09.2006 da verdiği bir kararla, çeklerin davacının yetkili olmayan çalışanına teslim edildiği
ancak temsil yetkisine sahip olmayan çalışanın dava konusu çekleri davacıya teslim etmediği dolayısıyla
çeklerin davacının zilyetliğine hiç girmediği, iptal için çekin rıza hilafına elden çıkması ve nerede
olduğunun bilinmemesi gerektiğinden iptal koşullarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine
ilişkin mahkeme kararını onaylamıştır.
Yargıtay 18.09.2006 tarihli bir diğer kararında, davacının çeklerde keşideci veya ciranta
olmadığı, çek üzerinde cirosu bulunan davalının çeki haksız yere ele geçirdiğinin ispat
edilemediği gerekçesiyle iptal davasının reddine ilişkin mahkeme kararını uygun bulmuştur.
Yargıtay tarafından verilen pek çok sayıda kararda, keşidecinin, çekin zıyaı nedeniyle iptal
davası açma hakkı olmadığı ifade edilmektedir. Yüksek Mahkemenin bu yöndeki kararları esas
alınırsa; keşidecinin rızası olmaksızın elinden çıkan ve imzasını taşıyan çeklerle ilgili olarak
muhatabı, çeki ödemekten men etme yetkisi de artık bulunmadığına göre, kaybettiği çekin
bedelinin kendisinden istenmesi halinde, ancak TTK m. 792 hükmüne dayanarak borçlu
olmadığının tespiti yönünde dava açmaktan başka çaresi kalmadığını kabul etmek gerekir.
Türk Ticaret Kanununun öngördüğü, zayi olan çeklerde, keşidecinin mahkemeden ödeme
yasağı talebinde bulunmasını ve devamında iptal davası açabilmesini engelleyen bu sistem
kanaatimizce keşidecinin korunmasına elverişli değildir. 6762 sayılı TTK’nın çekte ödeme
yasağını düzenleyen 711. maddesinin 3. fıkrası, çekin zayi olması halinde keşideciye, muhatabı,
çek bedelini ödemekten yasaklayan bir talimat verme imkânını tanımaktaydı. Hatta keşideci bu
yönde bir mahkeme kararı elde etmeden çekin ödenmesini yasaklama yetkisini
kullanabiliyordu. Bunun yanı sıra müşterek mülkiyete konu bir çekte ise, müşterek maliklerden
her birinin tek başına zıya nedeniyle iptal talebinde bulunması mümkündür.
İptalin Maddi Şartları
Çekin Zayi Edilmiş Olması
Çekin mahkemece iptaline karar verilebilmesi için zayi olması gerekir. “Zıya” kavramı ile çekin
çeşitli nedenlerle muhataba ibraz edilemez hale gelmesi ifade edilmektedir. Çekin ibrazı
çalınma, kaybolma, gasbedilme gibi sebeplerle imkânsız hale gelmiş olabilir. Zira bu durumda
çek hamilin zilyetliğinden rızası dışında çıkmıştır ve kimin elinde olduğu bilinmemektedir.
Bunun yanında çekin yanma, yırtılma, silinme, doğal afetler veya trafik kazaları dolayısıyla
tahrip olma gibi sebeplerle ibrazını imkânsız kılacak şekilde hasara uğraması da mümkündür.
Ancak çek hasara uğramasına rağmen bu durum çekin ibraz edilme olanağını ortadan
kaldırmıyorsa ve çekin esaslı unsurları anlaşılabiliyorsa, bu halde zıyadan söz edilemez.
İbraz edilememe hali mutlak ya da nisbi olabilir. “Zayi olma” kıymetli evrakın maddi unsuru
olan senede ilişkin bir hususu ifade etmekte olup senedin içerdiği hak varlığını ve geçerliliğini
korumaktadır.
Çekin zayi olması halinde senet içeriğinin bilinmesi, bir kopyasının ya da fotokopisinin elde
bulunması da sonuca etki etmeyecektir. Çekin ehliyetsiz bir kimse tarafından verilmesi hali ve
hak sahibinin izni olmadığı halde çekin yetkisiz temsilci tarafından devri de senedin zıya, olarak
kabul edilmelidir. Çek üzerindeki fiili hâkimiyetin geçici nitelikteki sebeplerle kullanılmaması
veya kullanma olanağının ortadan kalkması zilyetliği sona erdirmediğinden çekin zayi olması
sonucunu doğurmaz.
Yargıtay da, çeklerin çamaşır makinesinde yıkanmaları nedeniyle zayi olduğu ileri sürülerek
iptaline karar verilmesi talebiyle açılan davada, çeklerin, zayi olmayıp kullanılamayacak hale
geldiği; bu durumda iptal davası açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddedilmesi yönünde
karar verilmesi gerektiği, şeklinde görüş açıklayarak, hamilin zilyetliğinde bulunan çeklerin
kullanılamaz hale gelmesini, zıya hali olarak değerlendirmemiştir. Bu durumda öğretide ifade
edilen çözüm, çekin herhangi bir sebeple tahrip olması esaslı unsurlarının anlaşılmasını
engellemiyorsa hamil, keşideciden yeni bir çek verilmesini talep ve dava edebilir şeklindedir.
Bununla birlikte öğretide Ülgen Yargıtay’ın bu kararının yerinde olmadığını ifade etmektedir.
Çekin içermiş olduğu hak hiç doğmamışsa veya senet zayi olduktan sonra da doğma imkânı
yoksa ya da bu hak herhangi bir sebeple ortadan kalkmışsa senedin iptaline gerek kalmaz.
Çekteki hakkın doğmamış olmasına ve zıyadan sonra da hakkın doğmasının mümkün
olmamasına, çekin henüz alacaklıya verilmemiş olması ve iyi niyetle iktisabının mümkün
olmaması; hakkın ortadan kalkmasına ise, ödeme yoluyla borcun sona ermesi örnek olarak
gösterebilir.
Çekte yer alan hakkın zamanaşımına uğraması ya da bir davanın konusunu oluşturması çekin
iptaline engel oluşturmaz. Ayrıca emre ya da hamile yazılı bir çekin borç sona ermesine rağmen
borçluya verilmemesi halinde, yani hakkın sadece şeklen var olması durumunda bile iptali talep
edilebilecektir. Açık çekin iptali de mümkündür.
Çekte yer alan hakkın zamanaşımına uğraması ya da bir davanın konusunu oluşturması çekin
iptali için engel teşkil etmez. Yargıtay konuyla ilgili aynı yöndeki görüşünü, “… Mahkemece
çekin zamanaşımı nedeniyle kıymetli evrak niteliğini yitirdiği ve TTK’nın ilgili hükümleri
nedeniyle iptali istenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, işin
mahiyeti icabı bir senedin iptaline karar verebilmek için, senedi zayi eden şahsın, yani iptal
talebinde bulunan davacının, senette mündemiç hakkının ortadan kalkmamış olması gerekir.
Senetteki hakkın zamanaşımına uğramış bulunması iptal kararı verilmesini engellemez (Prof.
Dr. Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, 2. Bası, s. 270). Bu durumda, davanın kabulüne karar
vermek gerekirken, bu husus nazara alınmadan yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru olmamış,
kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir” şeklinde ifade etmiştir.
İptal Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Çekin rıza dışı elden çıkması halinde Türk Ticaret Kanunu m. 757 – 765 hükümlerine göre
açılacak olan iptal davasında hangi mahkemenin görevli olduğu TTK’da düzenlenmiştir. 6762
sayılı eski Kanunda iptal davalarında görevli mahkeme konusunda özel bir hüküm mevcut
değildi. 6102 sayılı yeni Kanuna göre kambiyo senetlerinin zayi nedeniyle iptaline ilişkin
davalarda asliye ticaret mahkemeleri görevlidir.
Yetkili Mahkeme
Çekin iptaline ilişkin davalarda ödeme veya hamilin yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Ödeme
veya hamilin yerleşim yerindeki mahkemeden alınması gerekmektedir. Ödemenin
yasaklanması kararı ise, iptal işleminin bir aşamasını oluşturmaktadır. Bu nedenle, iptale yetkili
mahkemenin ödeme yasağı kararı verecek olan “ödeme yeri mahkemesi” olarak kabul edilmesi
uygundur. Ayrıca iptal talep edenin iddialarının doğruluğu hakkındaki delillere en kolay ve
güvenli biçimde ödeme yerinde ulaşılabileceğinin de kabulü gerekir. Çek iptali davalarında
ödeme yeri mahkemesinin yetkisine ilişkin Yargıtay kararları da yerleşmiş durumdadır.
Konuyla ilgili Yargıtay kararlarında; “Davacı dava konusu çeklerini kaybettiğini iddia ederek
iptal edilmesini talep etmiştir. Bu nevi davalarda ödeme yeri mahkemesi yetkilidir. Söz konusu
yetki kuralı kamu düzeninden olup resen nazara alınmalıdır. İptali istenen çeklerin ödeme yeri
İzmir olduğundan dava dilekçesinin yetki yönünden reddi doğrudur. “Çeklerin iptali davasında
yetkili mahkeme ödeme yeri mahkemesi olduğundan ödeme yeri konusunda açıklık olmadığı
hallerde muhatabın adı soyadı (unvanı) yanında gösterilen yer ödeme yeri sayılacağından bu
yer dışında açılan davada hamilin talebi üzerine yetkisizlik kararı verilmesi doğrudur”
denmektedir.
Çekin iptali davası çekişmesiz yargıya tâbi olduğundan iptal hakkındaki yetki hükümleri, kural
olarak kamu düzenine ilişkin sayılmalıdır. Bu yüzden mahkemenin de yetkisizliğini
kendiliğinden gözetmesi gerekir.